NAİM DİLMENER
Açtım aşk defterimi Aşk yalan, inanmam Gönlüm hep seni arıyor Şimdi sen çok uzak olsan Yazık oldu yarınlara Bakarken pencereden Deniz bile silmemiş Gün doğarken her sabah İşte bu bizim hikayemiz Pop eski bir yalan Çalacak aşk dolu şarkılar Ağlama boş yere Söyle sazım ne söylersin Hayat mı bu ? Duymadın sesimi sürünüyorum Sizinle bir dakika İlhan İrem, seni seviyoruz Sen de unutma beni Türlü türlü söz oluyor Semiramis 5 Diva Canı sıkılan adam Seviyorum de sarıl bana Bu ne dünya kardeşim Yorgun oturur görünsem de köşemde Resimdeki gözyaşları Hep onlar vardı Mutluluktan haber ver dilek taşı Aşk eski bir yalan Bir gün dönsen bana Bu yol korkaklar için değil Nasıl geçti habersiz
Erdemle kırbaçlanan kadın "POP" ESKİ BİR YALAN,
ADEM VE HAVVA'DAN KALAN Yazımızın başlığını Sezen Cumhur Önal'dan ödünç aldık;
"Aşk Eski Bir Yalan". Yine de Pop bu kadar eski bir kavram değil
elbette. Hele, hele bu yazının konusunu oluşturan Türk Popu hiç değil. Türk
Popu'nun öncülerinden ve ilk kumandanlarındanErol Büyükburç'un söylediklerine
güvenerek; Türkçe söylenmiş ilk pop şarkısının Fecri Ebcioğlu'na ait "Bak
Bir Varmış Bir Yokmuş" adlı şarkı olduğunu söyleyebiliriz. En azından
Pop'u çekiştirip; kantolara tangolara yamamaya niyetli olmayanlar için bu
böyle. Türk Popu'nun; Direkler Arası kantolarına, Fehmi Ege tangolarına ya
daElvis Presley şarkılarının zamane gençleri tarafından İngilizce söylendiği
günlere kadar uzandığı da söylenebilir. Ama bunun sonu yoktur; aynı mantıkla,
Adem ve Havva'ya kadar gidebiliriz gerçekten. Bizim Erol Büyükburç'un sözüne
güvenimiz tam. Hem Türk Popu'nun bir başka öncüsü Ayten Alpman'ın sözleri de
bunu doğruluyor. Ayten Alpman, kendisiyle yaptığımız bir röportajda; 1963
yılında İsveç'e caz eğitimine gitmeden önce kendisi dahil Rüçhan Çamay,
Ay-feri,Tülay German, Ayla Dikmen ve Sevinç Tevs caz söylüyorken, bir yıl sonra
döndüğünde bütün bu arkadaşlarının Türkçe söylüyor olduğunu görüp şaşırdığını
söylemişti.
Fecri Ebcioğlu'nun muhtemelen çok mahçup denemesinin tarihi
tam olarak 1962. O yıl Fecri Ebcioğlu ülkemize de gidip gelen Bob Azzam'ın
Fransa'da epeyce ünlü şarkısı "C'est Ecrit Dans Le Ciel" adlı
şarkısına Türkçe söz yazar. Şarkı çok tutar ve herkesin diline dolanır:
"Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde, tatlı bir kız yaşarmış
Boğaziçi'nde". Bu şarkıyı müteakiben, herkes birden Türkçe söylemeye
transfer oluyor ve bu transfer inanılmaz bir hızda gelişiyor. "Balkan
Festivali", Hürriyet'in "Altın Mikrofon Armağanı Yarışması" ve
daha sonraları yapılmaya başlanan Milliyet'in "Liselerarası Müzik
Yarışması" da bu hızın artamasına katkıda bulunuyor. Bu yarışmalar
yalnızca Türkçe Pop'u hızlandırmıyor, aynı zamanda Türk Popu'nun birbirinden
farklı kanallardan da akmasını sağlıyordu. 70'lerin başından itibaren ortalığı allak
bullak eden "Anadolu Pop" akımının temelleri Balkan Festivali'nde
atılır sözgelimi. "Altın Mikrofon" bu temeli sağlamlaştırır. Yani
Türk Popu, hemen başlangıç yılları ile birlikte tek tip olmaktan kurtulur ve
herkes gönlünün çektiği yolda ilerlemeye başlar. Bir yandan Ajda Pekkan,Gönül
Turgut ve Ay-feri gibi Fecri Ebcioğlu'nun ve Berkant,Özdemir Erdoğan, Kamuran
Akkor, Mehmet Taneri, Ertan Anapa ve Selçuk Ural gibi Sezen Cumhur Önal'ın söz
yazdığı şarkıcıların temsil ettiği "Aranjman" kolu, bir yandan da
Tülay German, Erol Büyükburç, Silüetler, Mavi Işıklar ve Selçuk Alagöz gibi
grup ve şarkıcıların türkülerimizi aranje ederek temsil ettiği "Anadolu
Pop" akımı. Bunların arasında belki de ilk akıma sokulması gereken, Sacha
Distel, Adamo, Patricia Carli, Juanito,Mercedes ve Dario Moreno gibi
"Türkçe söyleyen yabancılar". Ve başlangıçta çok az sayıda olmakla
birlikte ilk bestelerimiz. Bütün bu akımlar, hep birlikte ve her akım kendi
dinleyicisini arayıp bularak ilerledi durdu. Taa 80'lerin başına kadar. Türk
Popu, 80 başlarında, epey bir süredir silkelenip durduğu arabesk tarafından
şiddetli bir yumruk ile yere seriliyor ve arabesk in eksik bıraktığını da 12
Eylül tamamlıyordu. Bütün ülkeyi allak bullak eden 12 Eylül'den Türk Popu da,
Türk Popu'nun dinleyicisi de payına düşeni aldı. Kimse de doğru dürüst birşey
dinleyecek hal kalmadı ve hepimiz kendimizi "İtirazım Var"lara ya da
"Seni Yakacaklar"a vurduk. 90'ların başına kadar sürdü bu. Türk Popu
kendisini toparlayıp yeniden doğuş sayfasını açabilmek için tam on yıl bekledi.
Bu yeni sayfayı açma şerefineAşkın Nur Yengi ve Yonca Evcimik gibi genç
şarkıcılara nasip oldu. Sonrası herkesin malumu. Biz gelin ilk yıllara dönelim.
KARAKAŞ GÖZLERİN ELMAS
Fecri Ebcioğlu Türk Popu'nun ilk şarkısını yazma şerefine
nail olunca, herkesin kapısını aşındırdığı bir söz yazarı olur haliyle. Ajda
Pekkan'ı Türk Popu'nun gelmiş geçmiş en büyük yıldızı yapacak olan macera o
günlerde başlar. Ajda Pekkan ilk 45'liklerini Fecri Ebcioğlu ile yaptı.
"Onyedi Yaşında", "İki Yabancı" ve sonraları "Dünya
Dönüyor". Buna paralel olarak Sezen Cumhur Önal çıkar piyasaya ve epeyce
sayıda şarkıya aynı anda söz yazmaya başlar. Hemen bu başlangıç noktasında
Balkan Festivali'ne katılmak gündeme gelir. Ve "millî sanatçılarımız"
ilan edilen Erol Büyükburç ve Ayla Dikmen aranje edilen türkülerimizle temsil
ederler bizi. Erol Büyükburç "Karakaş Gözlerin Elmas"la katılır
sözgelimi. Festivale katılmayanlar da bu akımın izinden gitmeye başlar. Ayten
Alpman'ı İsveç dönüşü çok şaşırtacak olan Tülay German "Burçak
Tarlası"nı yapar.
Batı Müziği'nin zengin teknik ve şekillerinden faydalanarak,
yine batı müziği aletleriyle çalınmak sureti ile Türk Musikisi'ne yeni bir yön
vermek için ilk olarak 1965 yılında Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon'da
Silüetler "Kaşık Havası", Mavi Işıklar "Çayır Çimen Geze
Geze", Yabancılar "Ağıt" ve Selçuk Alagöz "Bahçelere Geldi
Bahar" ile yarışırlar. Erol Büyükburç "Kızılcıklar Oldu mu ?"yu
yapar. Ve sonunda kızılcıkların senelere dolmasına kalmadan ilk bestelerimiz de
gün yüzüne çıkmaya başlar. Zaten öteden beri "Little Lucy" gibi
İngilizce sözlü besteler yapmakta olan Erol Büyükburç"Kırık Kalp" ile
çıka gelir ve artık Türk Popu'nda beste sayfasını açar. Hiç şüphesiz
"Kırık Kalp" yapılmış ilk pop bestemiz değildir. Ama daha önce
yapılanlar o kadar az gün yüzüne çıkmış, çıkanlar da o kadar az ilgi çekmiştir
ki, ancak "Kırık Kalp"in gördüğü ilgi bu beste işini bir sayfaya
dönüştürebilir. Bütün sayfalar birlikte çevrilir durur ve Türk Popu 70'lerin
başına gelir.
GÜZELLİĞİN ON PARA ETMEZ
Günümüzde Türk Popu tam anlamıyla grup fukarası. Oysa her
türlü müziğin itici gücü gruplardır. Grup demek, bir yerine birkaç kişinin kafa
kafaya verip tartışması cebelleşmesi ve bunların sonucunda yaratmasıdır. Bu
nedenle günümüz popu neredeyse bir örnek. Eskiden öyle değildi elbette. Gruplar
vardı ve bu nedenle ilerleme ve farklılık vardı. "Altın Mikrofon"un
ektiği tohumlar '60 sonralarında boy vermeye başladı ve çok kısa bir sürede
sonradan "Anadolu Pop" diye adlandırılacak olan akım dört bir yanı
sardı. Zaten öteden beri buna çabalayan Cem Karaca, Barış Manço, Selçuk Alagöz
veMoğollar'ın yanında, Hümeyra, Fikret Kızılok, Selda, Üç Hürel,Dönüşüm, Tansu,
Edip Akbayram, Esin Afşar, Modern Folk Üçlüsü, Canan ve Hülya bu işin öncüleri
oldular. Hümeyra "Ölüm Olmasa", "Kördüğüm" ve
"Dilber", Fikret Kızılok "Yumma Gözün Kör Gibi",
"Söyle Sazım" ve "Gün Ola Devran Döne", Selda"Katip
Arzuhalim Yaz Yere Böyle" ve "Tatlı Dillim", Dönüşüm
"Kiziroğlu Mustafa Bey", Tansu "Kimeno" ile listeleri alt
üst ettiler. O birkaç yıllık dönemde neredeyse Anadolu Pop olmayan hiç birşey
tutmaz. Bu nedenle Ayla Dikmen, Ay-feri,Nermin Candan ve Nesrin Sipahi gibi
"Aranjman" söyleyenler de geçici olarak bu akıma transfer olurlar.
Ayla Dikmen'e Mustafa Alpagut "Alyanaklım" ve "Yanan Mum",
Nesrin Sipahi'ye Bora Ayanoğlu "Kara Mehmet", Nermin Candan'a Kerem
Güney "Oy Canım Cananım" bestelerini verirler. Ay-feri ise aşka gelip
kendi besteler; "Yavaşça Yavaşça".
Anadolu Pop olmamasına rağmen ne yaparlarsa yapsınlar
fırtına gibi esen ve epeyce satan çok az insan vardır o dönemlerde. Bunların en
önemlileri de; Ajda Pekkan, Erol Büyükburç ve Erkin Koray'dır. Anadolu Pop'un
öncülerinden olan Erol Büyükburç ve bu akımla her zaman gönül bağı olmuş Erkin
Koray kendi ayrıksı yollarından giderler. Neredeyse tek başlarına açıp tek
başlarına bir akım olmasını sağladıkları yollarından. Erkin Koray "Şaşkın",
"Fesüphanallah" ve "Yağmur" ile belki Arabesk ama mutlaka
Rock olan bir yoldan gider ve hepimizin aklını başından alır. Erol Büyükburç
ise Saner ile kendine yeni bir yol çizmiştir. Hülya Koçyiğit ve Esen Püsküllü
ile film çevirir, bu filmlerin müziğini yapar ve genç kızların sevgilisi olmayı
sürdürür. "Berduş", "Öp Beni" ve "Kölen Olayım"
yalnız genç kızların değil, hepimizin diline dolanır. "Berduşum ben
berduşum, kalbimden vurulmuşum, ben yaralı bir kuşum, kanatlanıp uçamam". Ajda
Pekkan da ne yaparsa yapsın satmaya devam edenlerdendi demiştik. Sanatçımız artık
bir "Süperstar" olmasını sağlayacak olan Fikret Şeneş'le çalışmaya
başlamıştır. José Feliciano'nun "Rain"ini "Yağmur",Sylvie
Vartan'ın "Abracadabra"sını "Tek Yaşanır mı ?", Joe Dolan'ın
"Good Looking Woman"ını "Gençlik Yılları" isminde 45'lik
olarak yayınlar ve orada durmaksızın Paris'e gider gelir. Neredeyse tek başına
"Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği"nin müdavimi olur.
AH KALBİM, BEN SENDEN ÇOK ÇEKTİM
Balkan Festivali'nde, Apollonia ve Altın Orfe yarışmalarında
bir şekilde sınanmış olan Türk Popu' nun önünde ise 1975 yılında yepyeni bir
sayfa açılır, "Eurovision" sayfası. Türk Popu'nda belirmeye başlayan
tekdüzeliği kırmak için yapılan "Toplu İğne Yarışması" iyi kötü işe
yaramıştır ama yeterli olmaz ve TRT'nin öncülüğünde Eurovision'a katılmaya
karar verilir. Gerçekten de Eurovision Türkiye elemeleri, Türk Popu'nun oldukça
önemli bir gelişme elde etmesini sağlar. Elemeleri kazanıp ülkemizi dışarıda
temsil etme isteği ve hırsı o kadar çok kişi tarafından şiddetli bir şekilde
hissedilir ki, herkes kendini besteye verir ve yaratmaya başlar. Kafa kafaya
verilir, projeler oluşturulur, ekipler toplanır ve yarış başlar. Atilla
Özdemiroğlu,Şanar Yurdatapan ve Ali Kocatepe, bu konuda en aktif, en yaratıcı
ekipler olurlar. Biraraya asla gelemiyecek olan ünlüleri biraraya getirirler,
renkli şovlar hazırlanır, ilginç sözler yazılır ve güzel besteler yaparlar. İlk
elemelerin yapıldığı 1975 yılında ise katılma rekoru kırılır. Yeliz, Attila
Atasoy, Yeşim, Cici Kızlar, Füsun Önal, Esin Afşar, Gökhan, Ali Rıza Binboğa,
Uğur Akdora o yıl öne çıkan isimler olur ama yarışmayı Semiha Yankı kazanır;
"Seninle Bir Dakika". Eurovision, gerçekten de Türk Popu'nun
renklenmesine, çeşitlenmesine katkıda bulundu. Çok ünlüler ve yepyeni isimler
birlikte yarıştı. Sözgelimi o zamanda çok ünlü olan Nükhet Duru, Nilüfer
veSezen Aksu, ısrarlı bir şekilde ve birkaç sefer olmak üzere yarıştılar bu
elemelerde. Şans yalnızca Nilüfer'e güldü aralarından ve Nilüfer,Grup Nazar'ın bir
üyesi olarak 1978 yılında
"Sevince" ile yarıştı.
Bu elemelerin yanında öteden beri var olan bir başka eyilim
de Türk Popu'nu etki altına almaya başladı. Arabesk renkleri hiçbir zaman red
etmemiş Türk Popu, '70 sonlarına doğru kabaca Selami Şahin ekolü
diyebileceğimiz bir dalgaya kapıldı. Selami Şahin son derece sıkı fıkı
bulunduğu Gülistan Okan, Meral Zeren ve Işıl Yücesoy gibi şarkıcılarla bu
dalgayı yayıp durdu. Bir süre böyle idare ettik.
USLAN ARTIK DELİ GÖNÜL
Bir süre böyle idare ettik ve sonunda Zerrin Özer belki
bilerek ama kesinlikle bu kararını tahmin edemiyerek yeni bir sayfa açtı Türk
Popu'nda "Gönül" adlı Orhan Gencebay şarkısı ile. Zaten bir süredir
"Tülay'ın kızkardeşi", "Janis Joplin takipçisi" ve İstanbul
Gelişim'in solisti olarak bir şekilde gündemde olan Zerrin Özer, Esin
Engintarafından bir dans parçasına dönüştürülmüş "Gönül" ile ortalığı
öyle çok ayağa kaldırır, öyle kıyamet koparır ve öyle çok satar ki yol
kendiliğinden açılmış olur. Bir zamanların ünlü şarkılarının yeni disko
versiyonlarının yapılması olarak özetleyebileceğimiz bu yoldan neredeyse herkes
birden geçmeye kalkar. Gökben "Samanyolu", "Kıskanırım" ve
"Deniz ve Mehtap", Yeşim "Her Yerde Kar Var" ve
"Boğaziçi", Yeliz "Kimbilir" ve "Ağla Gözlerim
Ağla" ile ilk ve çok çabuk takip ederler bu akımı. Büyük tantanalarla
Eurovision'a göndermeye hazırlandığımız Ajda Pekkan bile parça seçiminde
görülen tıkanıklık üzerine sinirlenir ve "Beni kızdırmasınlar kolumun
altına Zerrin Özer'in "Gönül"ünü koyar giderim" der. Ama
Eurovision'aŞanar Yurdatapan'ın "Petrol"ü ile gider ve Türk Popu'nda
bir rüya daha böyle sona erer. "Bu işi ancak Ajda Pekkan becerir"
diye '75 yılından bu yana kendini epeyce taraftar bulmuş görüş,
"Petrol"ün aldığı derece neticesinde iflas eder. 80'lerde ise Türk
Popu'ndan bahsetmek neredeyse imkansız gibidir. Hepimiz, bütün memleket
Arabesk'e teslim olduk o yıllarda. Kimimiz "Kimbilir bu gidişin dönüşü
olacak mı ?" diye olup bitenlerin nereye varacağını merak ettik, kimimiz
itiraz edilecek şeylerin bini bir para olduğu için "İtirazım var"
dedik, kimimiz ise susamış olmamıza rağmen "Çeşme"den geçtiğimize
pişman olduk. Bunun sonucunda da, Türk Popu yalnızcaSezen Aksu, Ajda Pekkan,
Nilüfer, Zerrin Özer ve Nükhet Durugibi starların albümleri ile teslim edilir
oldu. Ama onlar bile "Felek"lere sitem etti, "Agora
Meyhanesi"nde bardak tokuşturup durdu. 90'lı yılların başına kadar böyle
geldi bu.
"BAYLAR BAYANLAR: HUZURLARINIZDA AŞKIN NUR YENGİ"
90'ların başında, günümüzde hala sürüp durmakta olan dalga
boy göstermeye başladı. Aşkın Nur Yengi'nin bütün bir 60 ve 70'lerin
"Aranjman" akımının özeti sayılabilecek "Sevgiliye" ve
Yonca Evcimik'in son derece işbilir, son derece tüccarca hazırlanmış
albümü "Abone" çok tutar, çok satar ve hepimiz
kaldığımız yerden devam ederiz. Epeydir çalışmamaktan, yaratmamaktan pas tutmuş
eski yıldızlarımız apansız şevke gelir ve kilolarca şarkı döker piyasaya."Türk
Popu" diye bir kavramı dahi unutmuş olan İMÇ canlanır ve genç yıldızların
desteklenmesi gerektiğine karar verir. Genç yıldızlar da mahçup etmez İMÇ'yi ve
hep birden yazmaya, bestelemeye başlarlar. Herhalde 90'lı yılların özeti de bu
beste patlamasıdır. Sevelim sevmeyelim, komik bulalım ya da ilgilenmiyelim,
ellerde birer recorder, mırıldanıp, besteleyip duruyor herkes. Aykut
Gürel'lere, Garo Mafyan'lara, Osman İşmen'lere bu kayıtları adam etmek için çok
iş düşüyor elbette ama, ne fark eder, işte Türk Popu, tarihinde hiç görmediği
miktarda komple şarkıcılarımız ile binbir TV ekranında resmî geçit yapıyor.Yine
de bu karmakarışıklıktan, bu yaratma bolluğundan herkesin gönlüne birşeyler düştüğüne
eminim. Kimimiz diğerlerine göre fena değil diye birilerinin peşine düşmüş
olabiliyor, kimimiz ise, daha dün burun kıvırdığımız bir şarkıya iki bardak
sonrası eşlik edebiliyoruz. O şarkıya da benzerlerinden birinin tam da
hislerimizi dile getirmekte olduğunu keşfediyoruz apansız.
"Pop" bu işte; çok eski bir yalan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder